Odyometrist Eda Güler , “Yeni doğan bebeklerde işitme taraması yapılması önemli”
Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Odyometristi Eda Güler, yeni doğan bebeklerde işitme taramasının önemli olduğuna dikkat çekti. Güler, bebeklerin işitme kaybı yaşadığı gözden kaçtığı durumlarda bilinçli anne babaların, çocuklarının işitme kaybı yaşadıklarını anlayabileceğini, işitme kaybının belirtileri ve işitme kaybı durumunda çocuklarda kullanılan cihazlarla önlemler alınabileceğini söyledi.
İŞİTME TARAMASI
Güler, işitme taramasının, basit bir test ile bebeğin veya kişinin işitme fonksiyonunun normal olup olmadığını anlamaya yönelik bir inceleme olduğunu ifade etti. İşitme taramasının çok kısa süren ve kulakta sorun olup olmadığını gösterebilen basit bir başlangıç testi olduğunu belirten Güler, testin sonucunda sorun olduğu izlenimi edinildiği hallerde daha kapsamlı incelemeler gerekebileceğini ifade etti.
YENİ DOĞAN BEBEKLERDE İŞİTME TARAMASI NE ZAMAN YAPILMALI?
Yeni doğan bebeklerde işitme taramasının bebek hastanedeyken yapılması gerektiğini söyleyen Güler, herhangi bir nedenle bebek hastaneden test yapılamadan çıkmışsa, ya da bebek hastane dışında doğmuşsa, bebeğin ilk 2 ayını doldurmadan testin uygulanması gerektiğine dikkat çekti.
İŞİTME TARAMASINDA UYGULANAN TESTLER
Güler, en yaygın olarak yapılan işitme tarama testinin, bebek uykudayken uygulanan OAE (oto-akustik emisyon) testi olduğunu ifade ederek, işitme taramasıyla ilgili sözlerine şöyle devam etti, “Yenidoğan işitme testi, bebek doğal uykusundayken, dış kulak yoluna yerleştirilen küçük bir probe ile iç kulağa özel bir ses gönderilir ve iç kulaktaki dış saç hücrelerinin sese tepkisi ölçülür. Bu işlem bebeğe hiçbir zarar vermez ve canını acıtmaz. Birkaç dakika süren basit bir ölçümdür. İşitme objektif olarak değerlendirilir, bebeğin hiçbir katılımı gerekmez. Doğumdan sonra 48 saatini doldurmuş her bebeğe işitme testi yapılabilir”.
BEBEKLER DÜNYAYA GELDİKTEN KISA BİR SÜRE SONRA YAPILAN İŞİTME TESTLERİ NE SIKLIKLA TEKRARLANMALI?
Bebeğin yeni doğan döneminde işitme sorunu olmadığı saptanmış ise, testin düzenli aralıklarla yinelenmesi gerekmediğini söyleyen Güler, ancak uygulanan testten sonra bebeğin önemli hastalıklar geçirmesi ya da geç beliren işitme kayıplarına yol açan genetik hastalığı olduğu anlaşılması durumunda bebeğe işitme testinin yeniden uygulanması gerektiğini ifade etti.
Bebeklerde işitme kaybına yol açacak risklerden bahseden Güler, “Bu riskler doğum öncesi ve sonrası olarak ikiye ayrılabilir. Doğum öncesine ait olan riskler; anne ya da babada genetik işitme kaybı hastalığı, akraba evliliği, annenin gebeliği sırasında geçirdiği ciddi rahatsızlıklar ya da kullandığı ilaçlar.
Doğum ve hemen sonrasındaki döneme ilişkin riskler; düşük doğum ağırlığı, sarılık, yoğun bakım gerekliliği, mekanik havalandırma gerekliliği (özellikle 5 günden daha uzun süreyle gerekmişse), kulağa zarar veren ilaç kullanımı, erken doğum (prematüre bebek), İşitme kaybı da yaptığı bilinen çoklu hastalıkların varlığı (sendromlar)” şeklinde konuştu.
YENİ DOĞAN İŞİTME TESTİNİN ÖNEMİ
Güler, testin öneminin işitmeyen bebeklerin bir an önce saptanması olduğunu ifade etti. Bebeklerin yaşamının en erken aşamalarında sesi tanımaya başladığını ve beyinlerinin de o yönde gelişme sürdürdüğünü söyleyerek şöyle devam etti: “Bebeğin işitmiyor olduğu geç saptanacak olursa, bebeğin işitsel gelişiminin çok değerli bir aşaması yitirilmiş olacaktır. Yitirilen bu aşamanın telafi edilmesi belki çok kısıtlı olacak, belki de hiçbir zaman olanaklı olamayacaktır. Bu nedenle tüm yeni doğanlara işitme taraması yapılması tercih edilmektedir”.
İŞİTME PROBLEMİNE RASTLANILAN BEBEKLERDE İZLENMESİ GEREKEN TEDAVİ YÖNTEMLERİ
İşitme probleminin saptandığı andan itibaren bebeğe sırasıyla, işitme kaybının doğrulanması için ileri testler, kayıp doğrulandığı zaman boyutu, türü ve olası gelişme yönlerini belirleyici incelemeler ve düzeltici – tedavi edici seçenek araştırmaları uygulanması gerektiğini ifade eden Güler, hemen akabinde bebeğin sesleri duyabilmesini sağlayıcı işitme cihazlarının kullanımı, çocuğun velilerinin eğitimleri ve süreçte etkin şekilde yer almalarının sağlanması, çocuğa uzman eğitmenlerin bulunması ve zaman içinde gerek görüldüğü takdirde ileri tedaviler uygulaması gerektiğini vurguladı.
YETİŞKİN ÇOCUKLARDA İŞİTME KAYBININ BELİRTİLERİ NELERDİR?
Bebeklik aşamasındaki bir çocuğun işitme kaybının kolaylıkla gözden kaçabileceğini söyleyen Güler, gözden kaçıp işitme kaybı yaşayan çocukların konuşmada gecikmesi, sesin geldiği yönü fark edememesi ile çocuğun işitme kaybı yaşadığının dikkatli anne-babalarca fark edilebileceğini belirtti. Güler, yetişkin çocukların ise kendilerinin işitme kaybının başladığı anı fark edebileceğini ve durumu büyüklerine bildirebileceğini, hafif-orta işitme kayıplarında çocuklarda yüksek sesle TV izleme, seslenildiğinde duymama, okul başarısında düşme, çevre gürültülerini algılayamama gibi bulgular görülebileceğinin altını çizdi.
(ABR/BERA) TESTİ NASIL UYGULANIR?
İşitsel Beyin Sapı Davranımı (ABR/BERA) testinin objektif, yani bebeğin katılımını gerektirmeyen ve odyolojik tanıda yaygın olarak kullanılan en geçerli elektro fizyolojik yöntem olduğu bilgisini veren Güler, bu yöntemin yeni doğan bebeklere genellikle doğal uykusunda yapılabileceğini kaydetti.
(ABR/BERA) testinin, doğal uykusunda yapılamayan bebeklere ve daha büyük çocuklara sedasyon altında yapılabileceğini ve bu işleminin bebeğe hiçbir zarar vermediğini de sözlerine ekleyen Güler sözlerine şöyle devam etti, “Bebeğin alnına ve kulak arkalarına yerleştirilen ufak elektrotlar ve kulaklara takılan kulaklık ile özel bir sesli uyaran gönderilir ve işitme sinirinin uyarana cevabı kaydedilerek işitme eşikleri saptanır. Sağlıklı ve işitme kaybı açısından risk faktörü bulunmayan bebekler tarama testinden üç kez kalırsa ABR testi uygulanır. Yeni doğan yoğun bakım ünitesinde kalmış olan veya işitme kaybı açısından diğer risk faktörleri taşıyan bebekler ise tarama testine ek olarak mutlaka ABR ile de değerlendirilmelidir”.
İŞİTME KAYBINI ENGELLEYEN CİHAZLAR
Birçok işitme kaybında, cihaz öncesi tedavi şansı bulunduğu bilgisini veren Güler, son olarak tedavi edilerek düzeltilememiş olan işitme kayıplarında, kulak dışına ya da kanalının içine yerleştirilebilen işitme cihazları kullanılabileceğini söyledi. Güler dışarıdan takılan cihazların yerine, vücuda takılan işitme cihazlarının yanı sıra, iç kulağa ya da iç kulak siniri – beyin sapı bölgesine yerleştirilen, biyonik kulaklar da uygulanabileceğini ifade etti.